Sevgili portakal ağacı,
Çocukluğumun geçtiği bahçede çokça portakal ağacı vardı ama ben bir tek sana sesleniyorum, bunu biliyorsun..
Ben senin gölgenden ayrıldığım günden beri büyüyorum, ve nerede bir portakal kokusu duysam, yeniden gölgende dinleniyorum..
Çok yağmur yedin benden uzakta, çocukluğumdan uzakta biliyorum, ama ben ne zaman yağmur yesem (ki, bazen ekmek bile banıyorum yağmur suyuna) birazını sana ayırıyorum.
Nasılsın?
Benden başka arkadaşın oldu mu ben gittikten sonra? Kaç çocuk çadır kurdu gölgene? Anneleri onlara da kızdı mı çarşaflar kirleniyor diye? Babaanneleri var mıydı sahi eteklerinden çekiştirdikleri ve mutlaka koca memeli? Onlar da babaannelerinin memelerinden dondurma parası yürütmenin hesabını yapar mıydı? Hem onların da babaanneleri benimki kadar sever miydi çiçekleri? Balkondaki küpe çiçeğini, yıldız çiçeğini ve kaynana dilini? ve ille de ayçiçeği çekirdeklerini?
Dizimi kanattım gölgende.. Akan kanı yaprağına sildim de o gün kan kardeşi olduk saydım senle..N'olur unutma..
Sevgili Portakal Ağacı(m),
Seninle sırtsırta verip de sıcak akdeniz günlerinde esen rüzgara ne kadar da sevindiğimizi hatırlıyorum.. Şimdilerde böyle sevinçler kalmadı ya, artık bayram günleri de kalmadı, hepimiz tatildeyiz.. Sen bizim kusurumuza bakma...
Sen bizim kusurumuza bakma, senin gölgenden ayrılalı her gün büyüyoruz.. Babaannem büyümekten öldü.. Annemin yüzü kırıştı. Babamın artık saçları bembeyaz ve her akşam rakı içiyor.Abim baba oldu.. Kardeşim daha yeni doğmuştu, hatırlar mısın? ve daha o zamandan ilk bana anne demişti..
Ben, sevgili portakal ağacım, sadece senin gölgendeyken büyümüyordum sanki.. ve ne zaman varıp gittiysem bir portakal ağacının yanına, henüz daha büyümeye başlamadığım andan, o çocukluk anımdan yani, yeniden başlıyorum hayata...
Sevgili portakalağacım,
Bizden rahmetini esirgeme.. Unutma, burada sana yediği yağmurdan bir lokma ayıran ve -iyi ki- senin hala çocuk olarak hatırladığın birileri var..
Çiçeklen durma!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder