21 Ağustos 2011 Pazar

ya şarkılar olmasaydı?

Her ezgisinin göğü çizdiği, her notasının üzerime bir yağmur damlası gibi düşürüp, beni yıkayıp temizleyip, çizdiği göğümde bir gök kuşağı açtıran, derin bir mezar kazıp, beni içine bi güzel yerleştirip, bi güzel üzerimi toprakla örten, bir dolabın içine saklayan, aynı dolabın içindeyken ben, kapağı aralayıp, tutup elimden çekip çıkaran, bir dağın başında dolaştıran mesela, pasifik okyanusunun tam ortasında ayışığını omuzuma düşüren, ellerini daldırıp içime yüreğimi söküp benden uzaklara fırlatan, ve o yürekten başka bir ben yaratan, durup dururken gülümsettiği gibi, durup dururken ağlatan, duvarları izlettiren, insanları sevdiren, sessizliğe muhtaç bırakan, dans ettiren, içimdeki denizi hoyrat bir fırtınayla dalgalandıran, aklımın rüzgarını başak tarlalarında savuran, bir gün batımı günebakan tarlasında öğle uykusuna daldıran, bir portakal ağacının altından baktığımda bulutları güzel şeylere benzeten, koku getiren,  çocukluğumdan bir anıyı hatırlatan, annemi hatırlatan, annemi hatırlattıkça içinden kocaman bir nehir geçiren, yemeğime tuz, göğsüme nefes, canıma yoldaş, yoluma ışık, karanlığıma nem, çiçeğime yağmur şarkılar var...
Olmasalardı, taş olmayı tercih edebilirdim..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder