9 Ağustos 2011 Salı

Bazı anlar var..

Bazı anlar var. Kelimelerin, masaların, ışıkların rüzgarın hatta havanın bile silinip, değişip, düşüp de yüzüne benzediği. Kelimelere benzer mi sahi insanın yüzü? Senin benziyor işte.
Biri gelse diyosun.. yüzü en sevdiğin kelimelere benzese.. elma mesela.. çiçek mesela.. ne bileyim, salon salomanje mesela. Karanlık bir odada bile, o en sevdiğin kelimelerden yapılmış yüze, zihninin ışığını yansıtıp, bakakalarak dalsan uykuya.. sabah olup uyandığında, gözüne gün ışığı girmeden daha.. her şeyden önce yani.. zihninden bile önce düşse aklına, güneş ondan sonra girse odaya, yatağına, gözünün çekirdeğine…
Biri olsa diyosun.. Bir dağın yamacında çiçek toplarken sen uçuşan eteklerinle, o; o miskin ağacın altında, o miskin gülümsemesiyle otururken, seni izlese..
Biri olsa sonra.. upuzun kopkoyu, sereserpe bi gecede, simli kumsallara uzanıp yan yana, bin ışık yılı ötesine baksanız.. baksanız da dalsanız.. dalsanız da unutsanız geceyi, yıldızı, kumu denizi.. sadece yağmuru unutmasanız.. akdenizi unutmasanız..
Sonra, anadolunun en tenha köyünde bir evde yaşlı bi adam bach dinlese, ve bach dinlerken de kederlenecek hiçbişeyi olmasa..
bin çocuk düşse bin annenin karnından dünyaya ve bini de iyi beslense, iyi barınsa, iyi insan olsa…
Biri hemen gelse, gel dese.. o geldiğinde geri kalan herkes gitse, ve hiç kimsenin gitmesine üzülmesem..
Küçücük evlerin küçücük odaları hep sıcacık olsa..

2 yorum: