23 Temmuz 2012 Pazartesi

Rüya


Sevgili Seride,

Sana bu mektubu, tuhaf bir yerden yazıyorum. Aslında dünyanın her yeri tuhaf Seride. Sen de tuhaf bir hastane odasındasın mesela şu anda. Sonra oradan çıkıp, tuhaf bir arabaya binip, tuhaf bir eve gireceksin. Herşey ne kadar da olağan değil mi? Her an başımıza herşey gelebiliyor ve bizim bunu bilmemiz Seride, her zaman içimizi hafifletmiyor işte, görüyorsun.

Sen de arabada kimse yokken ağladın, değil mi?

Yaşam bize, onu kurgulama fırsatları sunmuyor değil. Fakat, o fırsatları ne kadar iyi değerlendirdiğimizle de sandığımız kadar ilgilenmiyor galiba. "Neden ben?" sorusunun cevabı hiç olmadı ki zaten Seride. Bu sorunun en doğru muhattabı olan Tanrı bile,şimdiye dek kimseye cevap vermedi. Kimse hala bilmiyor, neden o olduğunu. -Neden sen olmayasın ki hem?

En beylik, en sıradan lafları düşün Seride.. Gündelik hayatta en uyduruklayarak kullandıklarımızı hatta... Hapşırana "çok yaşa" dediğimizi.. -ne dediğimizin farkında bile olmadan.. İstediğimiz birşey olmadığında "sağlık olsun" dediğimizi.. -bunun ne demek olduğunu doğru dürüst bilmeden.. En ufak bir kaza atlatana ya da hastalanana  "geçmiş olsun" dediğimizi.. -geçmiş olsun.. bitmiş olsun.. hiç yaşanmamış olsun demek istediğimizi bile bilmeden.. Bazı kelimeler Seride, öncesizler ve ancak  bazı anlardan sonra kazanıyorlar anlamlarını..Bazı kelimeler Seride, bazı anlarda her zamankinden daha iyi geliyor insana..

Sahi, yapmak isteyip de yapamadıklarını düşünmeye başladın mı?

Geçenlerde bir rüya gördüm Seride.. Doktora gitmişim. Doktor bana hastalığımın tekrarladığını söylüyor ve ekliyor "tekrarlayan vakalarda, tıbbın elinden pek birşey gelmiyor".. "Peki.." diyorum.. "Ne kadar kaldı?".. (Fazla soru sormak, daha çok cevap alacağın anlamına gelmiyor ki Seride) "Üç,dört ay" diyor.. Çıkıyorum.. Annem bütün endişesiyle arabada beni bekliyor.. Arabada, radyo açık. The Doors çalıyor.. "The End".. (This is the end.. my only friend.. the end...no safety no surprise.. the end..) Bir sigara yakıyorum.. Annem "içme"diyor.. "Daha uzun bir yaşam artık mümkün değil" diyorum.. Arabayı sürüyorum.. Bir uçurumun kenarına çekiyoruz.. Çok dik bir uçurum.. Deniz çok uzakta Seride.. Güneş de öyle.. Çok rüzgar var.. İkimizin saçları birbirine karışıyor rüzgarda.. "Ne yapacaksın?" diyor.. "Anne, işi bırakmak istiyorum" diyorum.. "İyi, bırak kızım" diyor.. "Anne, Barcelona'ya gitmek istiyorum" diyorum.. "Nasıl istersen.." diyor ve sessiz kalmayı çok kısa bir süre için başarabiliyor.. "Gitmesen?" diyor.. "Zaten az zaman kalmış.. birlikte olsak?".. Birlikte olsak, her gün ayrılacağımız günü düşünüp ağlayacağız anne diyorum içimden.. Gideyim ben.. Akşam üzeriydi Seride.. Rüyada gün batımı ne anlama gelir, bilmiyorum, ama gün batıyordu.. Her nasılsa gözlerimi açtım.. Gün doğmak üzereydi Seride.. 

Şimdilerde istediklerini, iyileştikten sonra hiç unutma Seride. Bu günler geçecek, geçiyor da işte..Ağrılar, sızılar gün geçtikçe azalıyor.. Hepsini kaldırıp bir kenara atıyorsun.. Önce ağrılarını, sonra da istediklerini unutuyorsun.. Unutma Seride.. Gündelik telaşlar, hortumu kocaman bir fil gibi hayatında yeni açılan bütün filizleri koparmasın. Başına ne gelirse gelsin.. Mutlu olmanın yolu bir şekilde bulunuyor.. Ama o yol, o istediklerini yapmaktan mutlaka geçiyor..

Boşuna dememiş şair: "Başımıza gelen bütün bu şeyler, dünyada olmamaktan daha iyi.." ..Daha iyi Seride.. İnan, daha iyi..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder